22 Haziran 2016 Çarşamba

Müşavirler Dikkat ! Uymayana 15.267 TL İdari Para Cezası

Bildiğiniz üzere, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda kabahat olarak tanımlanan birçok fiil için idarî para cezası öngörülmüştür. Bunlara örnek olarak, ticaret siciline tescil ettirme, ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarını (tasdiklerini) yaptırma, defter tutma kurallarına uymama, finansal tabloları düzenlenmeme, envanter çıkarma yükümlüklerine aykırılıklar gösterilebilir.



İdarî para cezalarının her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanması gerekmektedir. TTK, kabahatlerden birinin idari yaptırım kararı verilinceye kadar birden çok işlenmesi hâlinde, ilgili gerçek veya tüzel kişiye bir idari para cezası verilmesini ve ilgili hükme göre verilecek cezanın iki kat artırılmasını öngörmektedir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın bu konulardaki düzenlemesi ve uygulaması ise, TTK’da öngörülen idarî para cezalarının artırımlı olarak uygulanmasında, cezanın verileceği tarihin değil, kabahati oluşturan fiilin işlendiği tarihin esas alınması ve kabahatin birden fazla işlenmesi halinde temel ceza miktarı üzerine bu cezanın iki katının karşılığı olan tutarın eklenmesi yönündedir. Bakanlık, ayrıca, kabahatin birden fazla işlenmesi halinde, kabahatin en son işlendiği yıla ait idarî para cezasının tutarını esas almaktadır. 

Örneğin, 2014 ve 2015 yıllarında kullanılan yevmiye defterlerinin kapanış onaylarını zamanında yaptırmayan bir anonim şirkete uygulanacak ilgili para cezası hesaplanırken, 2016 yılı için artırılmış temel ceza tutarı olan 5.209 TL’ye, temel cezanın iki katı olan 10.418 TL ilave edilmekte ve ağırlaştırılmış idarî para cezası 15.627 TL olarak uygulanmaktadır. 

Uygulamada, idari para cezaları şirket tüzel kişiliğine verilmekte; bu cezadan dolayı şirketin yönetim organı üyelerine rücu edilip edilmeyeceğinin yapılacak olan ilk genel kurul toplantısında görüşülüp karara bağlanması hususu şirkete talimatlanmaktadır. İdarî para cezasını kanun yoluna başvurmadan önce ödeyen tacirden bunun dörtte üçü tahsil edilmektedir. İdari para cezasının indirimli olarak ödenebilmesi için ödemenin kanun yoluna başvurmadan önce yapılması zorunlu olduğundan, indirim, idari yaptırım kararının tebliğ tarihinden itibaren geçecek 15 günlük başvuru süresi içinde yapılacak ödemelere uygulanmaktadır. TTK’da öngörülen idarî para cezaları, özellikle ağırlaştırılmış şekilde uygulandığında, tacirlere ciddi yükler getirebilecek tutarlara ulaşabilmektedir. Bu nedenle, gerçek ve tüzel kişi tacirlerin Türk Ticaret Kanunu’nun idarî yaptırıma bağladığı yasal yükümlülüklere titizlikle riayet etmeleri, aynı kabahati birden fazla işlemekten çekinmeleri ve olası bir ceza durumunda indirimli ödeme hakkından faydalanarak en azından cezanın malî yükünü biraz da olsa hafifletmeleri menfaatlerine olacaktır.
SONER ALTAŞ

2 Haziran 2016 Perşembe

MALİ TATİL BASIN AÇIKLAMASI

15.03.2007 Tarihinde kabul edilen, 5604 sayılı Mali Tatil yasası 28/03/2007 tarih ve 26476 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.


Bu yasa ile amaçlanan; hareketli iş yükü altında yorulan Muhasebeci –Mali Müşavir meslek mensuplarının 20 günde olsa mevzuattan ve yoğun iş yükünde uzak bir tatil geçirmeleridir.


Bu yıl mali tatil 01 Temmuz 2011 Cuma günü başlayıp, 20 Temmuz Çarşamba günü akşamı sona erecektir.


Mali tatil’e rastlayan yükümlülükler tatil süresinde ötelenecektir. Bu süreçte yapılaması gereken iş ve işlemler, tatil bitimini takip eden 7 iş gününde yapılaması ve bitirilmesi gerekecektir. Yani beyana dayalı tarhiyata, kanuni süresinde verilmesi gereken, Sürekli ve süreksiz beyannameler (Muhtasar, Katma Değer, Damga Vergileri VS ) normal süresinde değil, 27 Temmuz 2011 akşamına kadar verilmesi gerekecektir.


İkmalen ve re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda, vadesi mali tatile rastlayan vergi, resim ve harçlar ile vergi cezaları ödeme süreleri de mali tatil nedeniyle uzamış olacaktır.


Aynı şekilde; Vergi ve kesilen cezalara karşı talep edilecek uzlaşma ve ceza indirim taleplerine ilişkin süreler de mali tatil süresinde çalışmayacak, eğer tebliğ edilmiş ve son günü mali tatile rastlayan ihbarnamelerin indirim isteme si de 27/07/2011 tarihine kadar uzamış olacaktır.


Hal böyle olunca; mali tatilin hiçbir önemi ve dinlendirici özelliği kalmamaktadır. 20 günde yapılması gereken Muhasebe işlemleri 7 gün içinde yapılaması gerektiğinde Meslek mensupları daha da fazla çalışması demektir. Daha Fazla Çalışma ise meslektaşı daha fazla strese sokmaktır.


Malatya Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası olarak, konuyla ilgili önerimiz, Temmuz ayında verilmesi gereken her türlü Beyanname ve bildirimler ile Vergi Daireleri ile Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerindeki iş ve işlemlerin bir ay ötelenerek, Ağustos ayında, kanuni süresinde temmuz ayı ile birlikte verilmesidir. Mali tatil o zaman önem kazanacak ve Meslek mensupları nezdinde gönül rahatlığı ile yapılan bir tatil olacaktır.


Her şeye rağmen, mali tatil Muhasebeci Mali Müşavirler adına kazanılmış bir haktır. Bu hakkın meslek mensupları tarafından en iyi ve faydalı bir şekilde kullanmasıdır.


Meslek mensuplarımızın mali tatil sürecini verimli bir şekilde kullanmalarını dilerim.


Bahattin ÜLGER
Malatya SMMMO Başkanı
Edited by: Mustafa Gülşen

30 Mayıs 2016 Pazartesi

Çırakların 1 Yıllık Ücreti, Primi Devletten..

Esnafa 30 bin lira faizsiz kredi imkanı sürerken, yeni destekler de gündemde. Çırakların 1 yıllık ücreti ve sigortasını devlet yatıracak. Esnaf primde 5 puanlık teşvik indirimden yararlanacak..

Esnaf için kesenin ağzı açıldı. Hükümet, küçük işletmeler ve esnaf için tüm imkanları seferber ederken, devlet destekli krediler rekor seviyeye ulaştı. Esnafın Halk Bankası ve Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri kefaleti ile kullandığı kredi bakiyesi 18 milyar liraya ulaştı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, henüz uygulamaya başlayalı birkaç ay olan 30 bin lira limitli faizsiz krediye büyük bir talep olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi: "Nisan 2016 itibariyle 28 bin esnaf, toplam 819 milyon lira kredi kullandı. Esnafımız 2002'den bu yana 50 milyar lira kredi kullandı. Desteklerimiz devam edecek." Hükümet, yeni dönemde de faizsiz kredileri artırırken, meslek sahibi sanatkarlara 'çırak desteği' vermeye hazırlanıyor.

5 PUANLIK TEŞVİK

Esnafın; yetiştirdiği her bir gencin 1 yıllık asgari ücret bedeli ve sigortasını devletin yatırması, primde 5 puanlık teşvik indiriminden yararlanması planlanıyor. Böylece esnaf; yanındaki çırak için devletten önemli bir destek sağlarken, kendi primini de indirimli ödeyecek. Düzenlemeden, kendileri ve çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili yasal bildirimini zamanında yapan esnaf yararlanacak...

TAKVİM

Asgari Ücrette Devlet Desteği Uzatılmalı

Bilindiği üzere asgari ücret 01.01.2016 tarihi itibarıyla yaklaşık %30 artarak net 1.300 TL’ye (brüt 1.647 TL) yükseldi. Bu artış çalışanlar tarafından memnuniyet ile karşılansa da, işveren kesiminde artışın nasıl finanse edileceği tartışma yarattı. Yapılan yasal düzenleme sonucu ekonominin önünü açmak ve işverenler üzerindeki yükün bir kısmını almak amacıyla, artışın bir bölümünün devlet tarafından karşılanması yoluna gidildi.
Bu doğrultuda, 6661 Sayılı Kanun’la 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ile Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na eklenen geçici 68. madde ile 2016 yılı için “asgari ücret primine devlet desteği” getirilmiş bulunmaktadır. Buna göre 2015 yılının aynı ayına ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde prime esas günlük kazancı 85 TL ve altında bildirilen sigortalıların toplam prim ödeme gün sayısını geçmemek üzere, 2016 yılında cari aya ilişkin verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirilen sigortalılara ilişkin toplam prim ödeme gün sayısının, 2016 yılı Ocak - Aralık dönemleri için günlük 3.33 TL ile çarpımı sonucu bulunacak tutar, bu işverenlerin SGK’ya ödeyecekleri sigorta primlerinden mahsup edilmekte ve mahsup edilen bu tutar Hazine tarafından karşılanmaktadır.

Bu yasal düzenleme özetle, 2015 yılında brüt 2.550 TL ve altında ücret almış olan çalışanlar için Devlet 2016 yılı boyunca 100 TL prim desteği getirmektedir. Bu destekten işçi sınırlaması olmaksızın (SGK borcu olmayan) tüm işverenler faydalanmaktadır.

Söz konusu destekten yararlanmak için işverenlerin ayrıca bir müracaatta bulunmalarına gerek olmayıp, şartları taşıyan işverenler doğrudan destekten faydalanabilmektedirler. Söz konusu destekten yabancı uyruklular dahil ev hizmetlerinde çalışanların da faydalanabildiği unutulmamalıdır. Söz konusu destek, kolay uygulanabilirliği, geniş bir tabana yayılması, adı asgari ücret desteği olmasına rağmen 2.550 TL ye kadar ücret ödemelerini kapsaması gibi nedenlerle, 2008 yılından beri uygulanan %5 düzenli ödeme indirimi sonrasında uygulanan en kapsamlı destek olarak adlandırılmaktadır.

Desteğin özellikle 2016 yılında daralan ekonomik sistemin önünü açtığı, ekonomik sisteme katkı sağladığı tarafımızca da kabul edilmektedir.

Bu düzenleme ile devlet bir taraftan sosyal devlet anlayışının gereği olarak çalışanlarını koruyup gözetlemişken; diğer taraftan da ekonominin önünü açmak adına, bu artıştan kaynaklı olarak oluşan yükü işverenler ile paylaşarak kendisinden beklenilen davranışı gerçekleştirmiştir.

Ancak yukarıda uygulamaya ilişkin esaslarını ve uygulanabilirliğini anlattığımız bu düzenleme sadece 2016 yılı ile sınırlı kalmıştır. İşverenlerin yatırım planlarını yapmaları, kısa vadeli değil orta ve uzun vadeli işlemleri tesis etmeleri, öncelikle de durağan hale gelen ekonomiyi motive etmek açısından bu uygulamanın en azından bir kaç yıl daha devam etmesinin yerinde olacağını belirtmek isteriz. Piyasada oluşmaya başlanılan bu beklentinin değişik ortamlarda dillendirilmeye başlanıldığı ise ayrıca bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.

YILMAZ SEZER / DÜNYA

En az 5 Çalışan için Bankadan Ücret Ödemesi Hangi Çalışanlar İçin Geçerli ?

Bankadan Ücret Ödemesi Hangi Çalışanlar İçin Geçerli ?



İSTANBUL’dan okurumuz Abdullah Kuran soruyor: “Bünyamin bey, tekstil atölyem var fason işi yapıyorum. Yedi tane çalışanım var son dönemde. Ücretlerini elden veriyordum. Yeni çıkan kanun ile artık bankadan mı yatırmam gerekiyor? Ceza gelir mi? Banka hesabını nereye açtırmak lazım, devlet bankası mı olması gerekiyor?”
Sayın okurum, iş mevzuatımız bazı çalışanların ücretlerinin banka kanalı ile ödenmesini zorunlu koşmuş bulunuyor.
Yakın zamana kadar on ve üzerinde işçi çalıştıran tüm işyerlerinin işçi ücretlerini banka hesabına yatırması zorunlu idi.
Şimdi bu kapsam daha da genişletildi, sınır beş çalışana düşürüldü…
Peki, hangi işyerleri ücretleri banka hesabına ödemek zorunda, bu uygulama hangi çalışanları kapsıyor, hangi bankada hesap açtırmak lazım, para cezası çıkıyor mu?
Ayrıntılı olarak açıklayalım… 

2009 YILINDA UYGULANMAYA BAŞLADI

İş mevzuatımızda Ücret, Prim, İkramiye ve Bu Nitelikteki Her Türlü İstihkakın Bankalar Aracılığıyla Ödenmesine Dair Yönetmelik var.
Bu yönetmeliğe göre 4857 sayılı İş Kanununa, Basın İş Kanununa ve Deniz İş Kanununa tabi işyerlerinde en az 10 çalışan olması halinde işçi maaşlarının banka aracılığı ile ödenmesi mecburi…
Bu kapsamdaki işverenler, çalıştırdıkları kişilere o ay içinde yapacakları her türlü ödemenin kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net tutarını, bankalar aracılığıyla ödemekle yükümlü.
Bu uygulama 2009 yılının 1 Ocak’ından beri 10 ve üzere işçisi olanlar için uygulanıyor…

SINIR 5 ÇALIŞANA DÜŞÜRÜLDÜ

Zikrettiğimiz bu yönetmelikte önceki hafta sonu değişiklik yapıldı.
Resmi Gazetede yayımlanan değişikliğe göre ücretlerin bankalar aracılığı ile ödenmesinde 10 olan işçi sayısı alt sınırı 5'e çekildi.
Yani artık beş ve üzerinde çalışanı olan işyerlerinin işçilerine maaş ödeyebilmesi için mutlaka herhangi bir banka veya finans kuruluşunda hesap açtırması, maaşlarını bu hesaba yatırması gerekiyor.
İşçilerin yalnızca ücretleri değil, prim ikramiye gibi diğer ödemeleri de mutlaka bu hesap aracılığı ile olacak…
Bir kuruş bile ödeseniz elden (makbuz mukabili) ödeyemiyorsunuz, mutlaka hesaba yatırmanız gerekiyor.

DÜZENLEME HANGİ İŞÇİLERİ KAPSIYOR? 
Yeni düzenleme 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanan iş yerleri ve çalışanları kapsıyor.
Yani İş Kanununa göre “işçi” sayılan çalışanları olan tüm işyerleri işçi sayısının en az 5 olması halinde, ücretleri bankalar aracılığıyla ödemekle yükümlü tutuldu.
Değişiklik ile daha önce 5953 sayılı kanuna tabi olarak en az 10 gazeteci çalıştıran işverenin, personel ücretlerini bankalar aracılığıyla ödemesini öngören hüküm de, en az 5 gazeteci çalıştıran işverenleri kapsayacak şekilde yeniden belirlendi.
Yönetmelikte yapılan değişiklik ile ayrıca Deniz İş Kanunu'na tabi olarak en az 5 gemi adamı çalıştıran işletmeler de çalışanlarına maaş ödemelerini bankalar aracılığıyla yapmak zorunda…
Başka bir ifade ile hem Basın İş Kanunu hem de Deniz İş Kanunu’na tabi çalışanlar için banka kanalıyla ücret ödemesi sınırı artık 5 çalışan...

HANGİ BANKADA HESAP AÇTIRMALI?

İşverenlerin sandığının aksine banka üzerinden ücret ödeme zorunluluğu yalnızca kamu bankalarını kapsamıyor…
İşverenin özel olsun kamu olsun istediği bankada işçisine maaş hesabı açtırması ve bu hesap üzerinden maaş ödemesi mümkün…
Bunda bir sınırlama yok.
Hem mevduat bankaları (yani faizli bankalar) hem de katılım bankaları (yani faizsiz finans kuruluşları) kapsama giriyor…

NEDEN UYGULANIYOR?

İşçi ücretlerinin bankalar aracılığı ile ödenmesi zorunluluğu 2009 yılında sosyal güvenlik reformu ile paralel olarak getirilmiş bir düzenleme.
Burada amaçlanan şey hem kayıtdışı ücret ödemelerinin önlenmesi hem de finansal piyasaların derinleşmesine katkıda bulunmak…
Ancak uygulama kayıtdışı ücret ödemesini ne kadar önlüyor, o tartışmalı…
Zira çifte bordro ülkemizde çok yaygın...
Çalışanların yüzde doksanından fazlasının ücretinin bir kısmı bankaya yatırılıyor, geriye kalan ise elden veriliyor…
Yani bankaya ücret yatırma işi “ücret kayıtdışılığı”nı pek önlemedi, önleyeceğe de benzemez…

UYGULAMA BU ÇARŞAMBA BAŞLIYOR! 

Şunu belirtelim: Yeni düzenleme hemen yürürlüğe girmedi.
Önümüzdeki Çarşamba günü (yani 1 Haziran’da) yürürlüğe girecek.
Buna göre 1 Haziran’dan itibaren beş ve üzerinden işçi çalıştıran tüm işyerlerinin işlere ödeyecekleri ücret, prim, ikramiye ve diğer tüm ödemelerini banka kanalı ile yapması zorunlu olacak…
Banka ile ödemeyi ihmal eden işverene işçi başına ve her bir ay başına 2016 yılı için 161 TL idari para cezası var…
Yani bu Çarşamba’dan itibaren bankadan ücret ödemeyi unutursanız Çalışma ve İş Kurumu’nun size göndereceği ağır cezalarla karşılaşabilirsiniz…
Tüm işverene okurlarımıza önemle hatırlatmış olalım…

Bünyamin Esen
memurhaber.com

İşverenler DİKKAT ! Her kayıtsız işçi için 8 bin 848 lira ceza

Çalışma Bakanlığı kayıtsız Suriyeli çalıştırılan işletmelere Suriyeli başına 8 bin 848 lira ceza kesiyor. Suriyeli ise 881 lira ceza ödüyor..


Sanayicilere kayıtsız Suriyeli çalıştırmamaları uyarısı geldi. Neşe Karanfil'in Hürriyet'teki haberine göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Sadettin Akyıl, işverenlerin kaçak Suriyeli işçi çalıştırmaları halinde ceza ile karşı karşıya kalabileceklerini söyledi.
Saadettin Akyıl, çalışma iznini almadan Suriyeli çalıştırılmamasını isterken, “Suriyeli çalıştırırken, bakanlık ve Göç İdaresi sitesinden elindeki kimlik ve belgeler gerçek mi diye kontrol edin” dedi. Akyıl, kaçak Suriyeli çalıştırma cezasının 8 bin 848 lira olduğunu, Suriyeliye de 881 lira ceza kesileceğini vurgularken, “Suriyeliyi çıkarınca da bildirmeniz lazım. Suriyelinin ne amaçla geldiğini siz de bilemezsiniz o nedenle bildirimlere dikkat edin. Sizin çalışma izni istediğiniz Suriyeli, dış temsilcilikler dahil titiz soruşturuluyor” dedi.
NASIL KONTROL EDİLECEK?
Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) Oda Meslek Komiteleri Ortak Toplantısında yabancıların ‘Geçici Koruma Kapsamı’ ile sağlanan çalışma izinlerine dair uygulamalar hakkında bilgi veren Akyıl, Suriyelilerin çalışma izni olmadan çalıştırılamayacağını söyledi. Akyıl, “Çalıştırılacak Suriyelinin, geçici koruma kapsamında olduğunu belirten geçici koruma kimlik belgesi, yabancı tanıtma belgesi ve yabancı kimlik numarası bulunmalı. İçişleri Bakanlığı kaydı olmalı. Suriyelinin elindeki bilgi belge gerçek mi değil mi, süresi bitmiş mi diye Göç İdaresi internet sitesinden kontrol edin.
Sitedeki kayıtlarla belgesinin ne kadar süresi kaldığı ve sahte olup olmadığı anlaşılır. Bilgiler, calismaizni.gov.tr sitesinden de kontrol edilebilir” açıklamasını yaptı. Sanayicilerden, başka bir ilde ikamet eden Suriyeliyi çalıştırmamasını isteyen Akyıl, “Suriyeli sadece ikamet izni aldığı ilde çalışabilir. İl değiştirecekse, o ilin valiliğine müracaat etmeli. Antep’te oturma izni olan Suriyeli, Ankara’da işe giremez. Önce ikameti Ankara’ya alınmalı” dedi. Akyıl, geçici koruma kaydı alındıktan sonra 6 ay geçmemiş Suriyelilerin de çalıştırılmaması uyarısında bulunarak, işçinin ülkedeki kalışında istikrarın önemli olduğunu vurguladı. Akyıl, akademisyen, doktor ya da öğretmen olan Suriyelilerin de ilgili bakanlıklardan mesleki yeterlilik belgesi aldıktan sonra çalıştırılabileceğini ifade etti.
ÖZEL MODÜL OLUŞTURDUK
Akyıl, Suriyeli işçi sayısının işletmedeki Türk sayısının yüzde 10’unu geçmemesi uygulamasının ise esnetilebileceğini belirterek, bunun için yerli işçi bulanamadığının belgelenmesinin yeterli olduğunu bildirdi. İşverenlerin izin süreçlerinden ürkmemesini ve e-devlet üzerinden otomatik başvuru yapılabildiğini kaydeden Akyıl, “Suriyelilerin çalışma izinleri için özel modül oluşturduk. Form dahi doldurulmadan yabancının kimlik ya da isminin girilmesi yetiyor. Bakanlığa bir evrak göndermeye de gerek yok” bilgisini verdi. Akyıl, sisteme sadece yabancının fotosunun eklenmesini isterken, hazırlanan yeni bir uygulamayla artık fotoğrafın da Dışişleri ve İçişeri bakanlıkları sisteminden online olarak alınacağını anlattı.
3 günde kimlik çıkıyor
BAŞVURU sonunda Arapça ve Türkçe olarak kimlik kartı ve izin belgesi çıkarıldığını da belirten Akyıl, “Aynı pasaport sistemi gibi sistem kurduk. Kimlik, 3 gün içinde çalışacağı adrese gönderiliyor. Hologramlı kimlik kargoya veriliyor” dedi. Akyıl, çoban gibi mevsimlik işçi olarak çalışacak Suriyelilerin ise çalışma izni almasına gerek olmadığını anımsattı. Akyıl, yabancı çalışma izinlerine ilişkin 7 dilli yeni bir site hazırladıklarını ve kısa sürede devrede olacağını dile getirdi.

20 Mayıs 2016 Cuma

İş Hukuku’nda İbraname

İbra Sözleşmeleri (ibraname) Türk Hukuku’nda ilk kez 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun( TBK) 132. ve 420. Maddelerinde düzenlenmiş olup, TBK’nın yürürlüğü öncesinde Yargıtay içtihatları ile şekillenmiştir.


Kanun’un 132. Maddesi; “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.” Şeklindedir.
TBK’nın 420. Maddesinde ise ibranamenin geçerlilik koşulları açıkça vurgulanmıştır. Buna göre işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin;
yazılı olması,
ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması,
ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi,
ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması
şart koşulmuş ve bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibranamelerin kesin olarak hükümsüz olacağı beliirtilmiştir.
Kanun uyarınca, hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmünde olup, bu durumda dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunlu kılınmıştır.
Buraya kadar sayılan hususlar 6098 Sayılı TBK’nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçerli olup, Kanun’un yürürlük tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçerliliği Yargıtay içtihatları uyarınca değerlendirilmelidir. Nitekim, bu husus T.C. YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ’nin T. 30.4.2015, E. 2015/11502, K. 2015/7778 sayılı kararında da vurgulanmış olup; “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 Sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.” Şeklindedir.
Av. Gülden TÜRKYAMAN
HÜRSES


Read more: http://www.muhasebeweb.com/haber_detay.php?id=5773_Pratik_Bilgiler İş Hukuku’nda İbraname#ixzz49B3jkkoW

13 Mayıs 2016 Cuma

Maaşı geç yatan işçi tazminatıyla ayrılabilir

Çalıştığı işyerinde ücreti ödenmeyen işçi, iş sözleşmesini haklı nedenle, yani tazminat alacak şekilde feshedebilir. Ancak bu hak için ücretlerin her ay 10 veya 20 günü geçerek ödenmesi gerekiyor. Bu durum sadece bir aylık değilse, işçi kıdem tazminatını alıp çıkabilir.


Ücret, emekçinin en kutsal hakkıdır. Ücretin ödenmesiyle ilgili İş Kanunu'nun öngördüğü bazı düzenlemeler söz konusudur. Buna göre ücreti ödenmeyen işçi işvereni dava edebileceği gibi çalışmaktan kaçınabilir. İşçi çalışmaktan kaçınmak yanında kıdem tazminatını alıp işten de ayrılabilir. Bütün bunlar için bazı şartların varlığı gerekmektedir. İşçilerin ücretlerinin en geç ayda bir ödenmesi gerekir.
İŞ SÖZLEŞMESİNE DİKKAT 

Yine iş sözleşmeleriyle bu süre bir haftaya kadar indirilebilir. Dolayısıyla işveren en geç ayda bir, en erken haftada bir ücret ödeyebilir. İşçinin ücretinin bir sonraki ayın 7’sinde ödeneceği kararlaştırılmışsa bu tarihe kadar işçinin ücretinin mutlaka ödenmesi gerekir. Örneğin işçinin ücretinin bir sonraki ayın 10’unda ödeneceği kararlaştırılmışsa mayıs ayı ücretinin en geç haziran ayının 10’unda ödenmesi gerekir. Bu tarih geçildiğinde işçinin bazı hakları doğar. Ücret alacaklarında zaman aşımı süresi 5 yıldır. Dolayısıyla 2016 yılının mayıs ayında ücretinin ödenmediğini iddia eden işçinin 2021 yılının mayıs ayına kadar dava açması gerekmektedir.
İSPAT ETMESİ GEREKİYOR

Bu süre geçilmiş ise dava açılamaz. İşçi bu dönemde çalıştığını, işveren de işçinin çalıştığı döneme ilişkin ücretinin ödendiğini ispat etmek durumundadır. İşverenin işçiye ücretinin ödendiğini ispat edebilmesi için ücret hesap pusulası veya bordroyu mahkemeye vermesi gerekmektedir.
Faiz en yüksek oranda işletilir
Ücret emekçinin en kutsal hakkı olduğu için İş Kanunu ödenmeyen ücretlere en yüksek faizin uygulanmasını kararlaştırmıştır. Buna göre ödenmeyen ücrete mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmaktadır. Yargıtay bu faizin hesaplanması için bir yıllık mevduata özel – kamu ayrımı olmaksızın uygulanan en yüksek faizin baz alınmasını kararlaştırmaktadır. Diğer yandan ücret alacaklarına faizin işletilmeye başlanması için kural olarak ücretin muaccel olması yeterli olmamaktadır. İşverenin temerrüde de düşmüş olması gerekir. Yani ödenmemiş ücrete faiz işletilebilmesi için işçinin ücreti hak etmiş olmasının yanında işverenin ücreti ödememiş olması halinde işverene ihtar çekmesi de gerekmektedir.
Bir ay gecikme sayılmaz

Ücretin korunmasıyla ilgili olarak işçilere tanınan bir diğer hak ise ücreti ödenmeyen işçinin iş sözleşmesini haklı nedenle yani tazminat alacak şekilde feshetmesidir. Bir ay ücretin 10 gün geç ödenmesi haklı neden oluşturmaz. Ancak her ay ücretlerin 10 veya 20 gün geç ödenmesi işçiye haklı nedenle fesih 
hakkı tanımaktadır.
5 aylık brüt ücreti kadar

Ücteri ödenmeyen veya geç ödenen bir işçi iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğinde işverenden yalnızca kıdem tazminatını talep edebilir. Bu durumda işçinin ihbar tazminatı talep etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla 5 yıldır aynı işyerindeki bir işçi ücretinin sürekli olarak geç ödenmesi nedeniyle 5 aylık brüt ücreti tutarında kıdem tazminatı için işverene dava açabilir.

Okan Güray Bülbül

12 Mayıs 2016 Perşembe

Özlük dosyasında mutlaka olması gereken belgeler !

Son günlerde kişisel verilerin korunmasına yönelik yapılan yasal düzenlemelerle birlikte özlük dosyasının ve bu anlamda özlük dosyasındaki bilgi ve belgelerin muhafazası önem kazanmıştır.

Kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemek üzere hazırlanan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 07.04.2016 tarih ve 29677 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı
İş Kanunu’nun 75. maddesine göre, işveren çalıştırdığı her işçi için bir özlük dosyası düzenler. İşveren bu dosyada, işçinin kimlik bilgilerinin yanında, bu kanun ve diğer kanunlar uyarınca düzenlemek zorunda olduğu her türlü belge ve kayıtları saklamak ve bunları istendiği zaman yetkili memur ve mercilere göstermek zorundadır.
İş Kanunu'nda işçi özlük dosyasında yer alacak belgeler açık olarak belirtilmemiştir. Ancak, iş başvuru formu, iş sözleşmesi, görev tanımları, nüfus kâğıdı örneği ve vesikalık fotoğraf, ikametgâh ilmühaberi (yerleşim belgesi), adli sicil kaydı, İSG eğitim belgeleri, mesleki eğitim belgeleri, sağlık raporları, diploma sureti, deneme süresi değerlendirme formu, ihtarname, tutanak ve diğer belgeler, disiplin kurulu kararları gibi belgeler yer alabilir.
İşveren, işçi hakkında edindiği bilgileri dürüstlük kuralları ve hukuka uygun olarak kullanmak ve gizli kalmasında işçinin haklı çıkarı bulunan bilgileri açıklamamakla yükümlüdür.
***

Özlük dosyası kaç yıl saklanacak?

İş mevzuatında özlük dosyalarının kaç yıl saklanması gerektiği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. 
SGK mevzuatına göre; işveren, işyeri sahipleri; işyeri defter, kayıt ve belgelerini ilgili olduğu yılı takip eden yılbaşından başlamak üzere on yıl süreyle, kamu idareleri otuz yıl süreyle, tasfiye ve iflâs idaresi memurları ise görevleri süresince saklamak zorundadır.
SGK'nın denetim ve kontrol ile görevlendirilen memurlarınca istenilmesi halinde de bu kayıt ve belgelerin onbeş gün içinde ibraz edilmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte, İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatına göre kişisel sağlık dosyalarının 15 yıl saklanması gerekmektedir.
Piyasada “işçi özlük dosyası” olarak satılan dosyaların çoğunluğunda, dosyada yer alması gerektiği belirtilen belgelerin kanunî zorunluluk gibi algılanmaya yol açtığı ve işverenleri gereksiz kırtasiye sıkıntısına soktuğu görülmektedir. Bu dosyalarda belirtilen birçok belge, yasal zorunluluğu bulunmayan, uygulamada teamül olarak uygulanan belge ve kayıtları da içermektedir.

Özlük dosyasında hangi belgeler olmalı?

İşçi özlük dosyasında bulunmasında fayda bulunan belgeler;
- İş başvuru formu örneği,
- İş sözleşmesi örneği,
- Görev tanımları, 
- Nüfus kâğıdı örneği ve vesikalık fotoğraf,
- Deneme süresi değerlendirme formu,
- İhtarname, uyarı, tutanak ve diğer belgeler, 
- Disiplin kurul kararları
-  Nüfus müdürlüğünden alınacak ikametgâh ilmühaberi, 
- Adli sicil kaydı,
- Diploma sureti, 
- Nakil gelen personel için kümülatif vergi matrahı ve gelir vergisi tutarı,
- Kan grubu kartı,
- Evli personelin evlilik cüzdanı fotokopisi (eşin ve varsa çocukların nüfus cüzdanı fotokopileri),
- Askerlik yapan personelin terhis belgesi fotokopisi veya askerlik durumu ile ilgili belgeler,
- Sağlık raporları,
- Teslim edilen araç gereç için zimmet belgesinin bulunması faydalı olacaktır
RESUL KURT

Tek Düzen Hesap Planına Uyulmadığı İddiasıyla Kesilen ÖUCZ Yargı Tarafından Tasdik Edilmektedir

Tek Düzen Hesap Planına uymamanın cezası, Vergi Usul Kanununun 353. Maddesinde özel usulsüzlük cezası olarak belirlenmiştir.

Vergi Usul Kanununun “Özel Usulsüzlükler ve Cezaları” başlıklı 353/6. Maddesinde, bu kanuna göre belirlenen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslar ile muhasebeye yönelik bilgisayar programlarının üretilmesine ve kullanılmasına ilişkin kural ve standartlara uymayanlara 5.000,00 TL (460 Sıra No.lu V.U.K. Genel Tebliği 1.1.2016’dan itibaren Özel Usulsüzlük Cezası kesileceği hükme bağlanmıştır.
Yapılan vergi incelemeleri sonucunda da, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslar ile muhasebeye yönelik bilgisayar programlarının üretilmesine ve kullanılmasına ilişkin kural ve standartlara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesilmektedir.
213 sayılı VUK madde 353/6 madde hükmüne göre, bu kanuna göre belirlenen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesilebilmektedir. Son zamanlarda vergi müfettişleri tarafından bu konuda düzenlene raporlara göre cezaların kesilmesi önerilmektedir.
Vergi Mahkemeleri tarafından son yılarda verilen kararlara göre bu gibi konularda idari cezalar için de geçerli olan “cezayı gerektiren fiilin tüm unsurları tamam olmadan failin cezalandırılamayacağı” genel ilkesine göre hareket ederek karar vermektedir. Yargı kararlarına göre, bu madde uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için öncelikle,
-Muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslara uyulmadığı hakkında hukuken geçerli bir tespitin bulunması,
- Beyanname eki tabloların hangi yönlerden standartlara uygun olmadığının açık bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir.
Konuyla ilgili emsal bazı Danıştay kararları aşağıda olduğu gibidir:

1.
       Danıştay 4. Dairesinin 17.02.1998 tarih ve E: 1997/1182, K: 1998/565 sayılı kararı

2.
       Ankara Bölge İdare Mahkemesi (2. Kurul) ‘nin 09.06.2014 tarihli ve E.2014/5685, K.2014/5303 sayılı Kararı

3.
       Ankara Bölge İdare Mahkemesi (2. Kurul)’nin 29.04.2015 tarihli ve E. 2015/1298, K.2015/2531 sayılı kararı, Ankara 5. Vergi Mahkemesi’nin 24.10.2014 tarihli ve E.2014/1525, K.2014/1598 sayılı kararı

Sonuç olarak, vergi incelemesi sonucunda düzenlenen rapora göre tek düzen hesap planına ve muhasebe ilkelerine uyulmadığı hakkında somut bir tespit yapılan vergi mükelleflerine kesilen özel usulsüzlük cezaları vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay tarafından tasdik edilmektedir. Öte yandan 213 sayılı VUK madde 353/1 hükmüne göre kesilen özel usulsüzlük cezalarında ise açılan davalar mükellefler lehine sonuçlanmaktadır.

Kaynak: www.MuhasebeTR.com 

Yıllık izin süresi içerisinde kalan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri ile yıl içinde işçiye verilen izinler ne şekilde değerlendirilir? Yıllık izin içerisinde kalan cumartesi günleri yıllık ücretli iznin kullandırıldığı günlerden sayılır mı?..

İşçiye verilen yıllık izin süresi içerisinde kalan 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim, 30 Ağustos vs. ulusal bayramlar ile Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı gibi dini bayramlar ve genel tatil günü olan pazar günleri işçinin yıllık izin süresinden sayılmaz. Cumartesi günleri ise normal şartlarda çalışılmayan gün dahi olsa yıllık izinde dikkate alınır. Dolayısıyla işçinin dönüş tarihi belirlenirken, her bir hafta 6 gün sayılacak ve dönüş tarihi buna göre tespit edilecektir. Uygulamada genelde bu hususa dikkat edilmeyip, işçilerin izne çıktıkları güne yıllık izin süresi eklenmek suretiyle dönüş tarihi belirlenmektedir. Mesela 2 yıl kıdemi olan ve 31 Mart Pazartesi yıllık izne çıkan bir işçinin dönüş tarihi uygulamada genelde 13 Nisan olarak gösterilmektedir. Oysa ki kanunen işçinin dönüş tarihi 16 Nisan olmalıdır. Ayrıca işveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izinden düşülmez. ..

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Zamanında Ödenmeyen Kıdem Tazminatı Hakkında Bunları Biliyor Musunuz?

Kıdem tazminatı fesih tarihinde ödenmesi gereken bir hak olsa da uygulamada sonradan ödeme, taksit taksit ödeme gibi hallerle karşılaşılmaktadır. Böyle durumlarda ödemenin nasıl faizlendirileceği başvuru şekline göre önemli olmaktadır.
Kıdem tazminatı iş akdinin fesih hallerinden bazılarına bağlı olarak doğan veya doğmayan bir çalışan hakkı. Bu hallerin ne olduğunun tam bilinmesi halinde hak kaybı söz konusu olmayacağı gibi bilakis bilinmemesi parasal içerikli kayıplara olarak neden olabiliyor. Talebin gerçekleşmemesinin sonuçları da hem işveren ve hem de işçi tarafından bilinmesinde yarar olan konular.
İŞÇİ İŞVERENDEN KIDEM TAZMİNATI İSTEMİNİ NASIL YAPMALIDIR?
Kıdem tazminatı, çeşitli nedenlerle ödenmesi gereken zamanda ödenmemekte veya ödenememektedir. Kıdem tazminatının süresinde ödenmemesi halinde yasal prosedürüne uyularak hak aranması, uygulamada başarılı olmaktadır.
Bunun için öncelikle Sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malûllük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla iş akdini fesheden işçinin kendisine aylık bağlanması için yaşlılık sigortası bakımından bağlı bulunduğu SGK’ya “kıdem tazminatına hak kazanılabilmesi için işçinin yaşlılık aylığına hak kazandığına dair” dair belgeyi almak için müracaatta bulunduğunu işverene belgelemesi şarttır. Bu prosedür takip edilmeden ve işveren gelişmelerden haberdar edilmeden kıdem tazminatı istenemez.
SGK’dan alınacak yaşlılık aylığına hak kazandığına dair belge ibraz edildiği halde işveren kıdem tazminatı ödemekten kaçınıyorsa Çalışma Bakanlığı ve Bölge Çalışma Müdürlüklerine müracaat edilebileceği gibi noter vasıtasıyla tediye isteminde bulunulmalı; ödeme yine gerçekleşmezse iş mahkemelerine başvurulmalıdır. Bahse konu başvuru kişisel olarak yapılabileceği gibi sendika aracılığıyla da yapılabilmesi mümkündür.
İstifa eden kıdem tazminatı alabilir mi?
KIDEM TAZMİNATI ZAMANINDA ÖDENMEZSE
1475 Sayılı İş Kanunu'nda, 2869 sayılı kanunla yapılan değişiklikle kıdem tazminatının ödenmesinin gecikilmesi hali için özel olarak belirlenmiş olan faizin geçerli olması için de SSK’ya başvurarak alacağı “Kıdem tazminatı alabilir” anlamındaki belgeyi işverenine ibraz edilmeis gerekiyor. Bu yapılmadan başvurulursa işten ayrıldığı tarihten itibaren faize hak kazanılması mümkün bulunmuyor.
Hak edildiği anda ödenmesi gereken kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde açılacak davalarda işçi alacakları konusunda duyarlı olan Yasa Koyucunun getirdiği kanun gereği olarak gecikme süresi için, ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesi isteniyor.
Hangi hallerde kıdem tazminatı alabilirsiniz?
Kıdem tazminatı hesaplama 2016 nasıl alınır
KIDEM TAZMİNATI İHTİLAFLARINDA FAİZ BAŞLANGICI HANGİ TARİH OLUR?
Aynı zamanda faiz başlangıcı olarak kabul edilen Kıdem tazminatının hak edildiği an demek genel olarak hizmet sözleşmesinin sona erdiği tarih demek oluyor. İşverenin kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğü fesihten itibaren geriye gitmemek kaydıyla, bu belgenin kendisine verildiği tarihten başlar. Faiz ödeme yükümlülüğü de anılan belgenin verildiği tarihten itibaren geçen süre için söz konusudur.

KIDEM TAZMİNATI UYGULAMASINDA EN YÜKSEK MEVDUAT FAİZİNİN TESPİTİ NASIL YAPILIR?

Uygulamada en yüksek mevduat faizinin tespiti de genellikle Merkez Bankası ve diğer bankalardan yazılı bilgi talebiyle mevduat bakımından en yüksek beş bankanın mevduata uyguladığı faiz oranlarının ortalaması alınarak bulunmaktadır. Söz konusu gecikme faizi hesaplanırken, işçiye sanki kıdem tazminatı derhal ödenmiş de işçi bu parayı o anda en yüksek faizi veren bankaya yatırmış gibi işlem yapılmaktadır.

KIDEM TAZMİNATI TALEBİNE DAİR İHTİLAFLARDA YÜRÜTÜLECEK FAİZ UYGULAMALARINDA NELERE DİKKAT EDİLMEKTEDİR?

Kıdem tazminatı ve bunun faizi toplandıktan sonra bulunan toplam meblağın takip tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizleriyle tahsili isteğinde bulunulamaz. Zira bu durum faiz için faiz yürütülmesi anlamına gelir ki böyle bir kabul Borçlar Kanunu’nun 104/son maddesindeki faize faiz yürütülemeyeceği kuralına aykırılık oluşturacağından, faiz bir tarafa bırakılarak sadece anapara için mevduat faizi yürütülmesini sağlayacak şekilde uygulama yapılır.
KIDEM TAZMİNATI TAKSİT TAKSİT ÖDENEBİLİR Mİ?
Hak edildiği anda ve bir defada ödenmesi gereken kıdem tazminatının alacaklısının oluru ile yani işçi ve işverenin uzlaşmaları durumunda başka bir zamanda veya birkaç taksitle de ödenmesi mümkündür. Bunun dışında anlaşma olmaksızın kıdem tazminatının taksitlendirilerek ödenmesi halinde, gecikme faizleri ödeme tarihleri dikkate alınarak hesaplanır.
Yine Yargıtay işçinin taksitler halinde ödenen kıdem tazminatı için geçmiş günler faizi isteyebileceği hakkını teslim etmektedir. Ancak, bu istemde bulunabilmek için ödemelerin ihtirazi kayıt konularak alınmış olması gerekir. Yargıtay bir kararında, kıdem tazminatının taksitle ödenmesi halinde ihtirazi kayıtla alınan kısımlar için hizmet akdinin sona erdiği tarihten itibaren faiz istenebileceğini hükme bağlamıştır.
En yüksek mevduat faizi uygulaması sadece kıdem tazminatı için söz konusu olup ihbar ve diğer alacaklar için uygulanması gereken faiz yasal faizdir.
ŞEVKET TEZEL / ALİTEZEL

21 Nisan 2016 Perşembe

Maliyeye Borcu Olanlara iyi haber var...

Yeni Vergi Affı gibi...Maliye 5 yıl alamadığı borcu tamamen silecek.


Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi’nin yayımladığı yeni tebliğle tahsil edilmeyen kamu alacakları için zaman aşımı süresi 5 yıl olarak belirlendi. Bu süre boyunca ödenmeyen tüm borçlar silinecek

Devlete borcu olanlara yeni tebliğden iyi haber var...
Kamu alacaklarıyla ilgili Maliye Bakanlığı önemli bir yenilik yaptı. Özellikle şirketler ve borçlu vatandaşlar için avantajlı düzenlemeler Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yeni düzenlemeler Gelir İdaresi Başkanlığı'nın, "Tahsilat Genel Tebliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ"i ile geldi. Tebliğde birçok detay bulunuyor. Size özet olarak bazı bilgileri aktarmak istiyorum. En önemli değişikliklerden biri şu; kamu alacağı, vadesinin olduğu takvim yılından sonraki yıldan itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zaman aşımına uğrayacak. Yani vadesi 2016 içinde dolacak bir alacak için zaman aşımı süresi 2017'den itibaren 5 yıl olarak düzenlenecek. Bu süre içinde devlet alacağını tahsil edemezse borç ortadan kalkacak. Böylece kamu, kendine de süre sınırı koymuş oluyor. Tahsilat için 5 yıl süre tanınıyor.

İFLAS 'TA 20, ADLİ CEZADA 10 YIL
Borçlunun iflası söz konusu olduğunda ise zaman aşımı süresi değişiyor. Mallar tasfiye edilmesine rağmen kamu alacağı tahsil edilemezse borç için aciz vesikası düzenleniyor. Bu vesika genel olarak borçlunun bu miktarı ödeyecek bir malının ya da varlığının olmadığını gösteren belgeden oluşuyor. Burada kamu alacağı için zaman aşımı süresi belgenin düzenlenmesinden sonraki 20 yıl olarak belirlenmiş. Adli para cezalarında ise zaman aşımı süresi 10 yıl olarak uygulanıyor. Adli para cezasına çarptırılan kişinin yaşı da bazı indirimler sağlıyor. Ayrıca bu cezaların zaman aşımının tayininde mahkeme kararının kesinleştiği gün esas alınıyor.

DİKKAT! 1 LİRA BİLE BOZAR!
Zaman aşımında önemli bir uyarı yapalım. Tahsil edilmeme durumu borcun tamamı için geçerli değil. 5 yıl içinde 1 liralık bile bir tahsilat olsa, zaman aşımı yeniden başlatılıyor. Özellikle vergi alacaklarında bu durum sıkça karşımıza çıkıyor.

HİLELİ İFLASTA FARKLI UYGULAMA
Tebliğin dördüncü maddesinde özel bir durum tarif ediliyor. Borçlunun yabancı memlekette bulunması, hileli iflas etmesi veya terekenin tasfiyesi dolayısıyla zaman aşımının işlememesi halinde 5 yıllık süre, sebeplerin kalktığı günün bitmesinden itibaren başlıyor. Burada da yine 5 yıllık süre dikkate alınıyor fakat başlangıç tarihi değiştiriliyor.

İFLAS ERTELEMEDE YENİ DURUM
İflas erteleme kararı çıktıktan sonra borçlu aleyhine hiçbir takip yapılamıyor. Daha önce başlamış takipler de duruyor. Bu durumda yeni tebliğe göre kamu alacaklarına ilişkin zaman aşımı, iflas erteleme süresince işlemiyor.

İDARİ CEZA VE SGK'YA 10 YIL
İdari para cezalarında 5 yıllık süre uygulanmıyor. Burada tebliğ özel kanunlara ve Kabahatler Kanunu'na atıfta bulunuyor. İdari para cezalarındaki zaman aşımı ise 10 yıl olarak belirleniyor. Örneğin SGK'ca kesilen idari para cezaları için 10 yıllık zaman aşımı uygulanıyor.

İSTEYEN ÖDEYEBİLİR
Zaman aşımından sonra mükellef, bu parayı ödemek isterse tebliğ buna da izin veriyor. Yani vatandaş isterse borcunu silinmesine rağmen ödeyebilecek. Bunun önünde bir engel bulunmuyor.
 
Faruk ERDEM

18 Nisan 2016 Pazartesi

Staj dönemi emekliliğe sayılacak mı?

Bir süredir bazı okurlarımız, staj döneminde ödenen SGK primleri nedeniyle erken emeklilik talebini sosyal medya üzerinden iletiyor. Okurlarımız sürekli “Stajyerlere erken emeklilik var mı? Staj dönemi emekliliğe sayılacak mı” diye soruyor.


Elbette bu konuda daha önce de birkaç kez bu köşede yer verdim. Sorular ve talepler çoğalınca bu konuyu yeniden gündeme almak gerekti.
İşte staj sigortasında merak edilenler ve püf noktaları;
Öncelikle, meslek Lisesi’nde yapılan staj döneminde, stajyerin öğrenim gördüğü okul tarafından sadece iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigorta primleri ödendiğini belirtmeliyiz. Diğer bir deyişle bu dönemde stajyerler için emeklilikle ilgili malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primleri ödenmemektedir.
Stajyerlik hem meslek liseleri ve hem de üniversiteler için söz konusu olabiliyor. Her iki öğrenci grubu için de primler okul tarafından yatırılıyor.
Dolayısıyla da meslek lisesinde öğrenim görülen okullar tarafından yapılan staj sigortası, SGK işe başlama tarihi olarak kabul edilmediği gibi, SGK prim gün sayısı olarak da dikkate alınmamaktadır.
Çalışanların ilk defa normal sigortalı olarak malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primlerinin ödendiği tarihe göre emeklilik yaşı ve ödenmesi gereken prim gün sayısı belirlendiğinden, stajyerlik döneminde ödenen primlerle erken emeklilik mevcut durumda söz konusu olmamaktadır.
Askerlik borçlanmasıyla emeklilikte püf noktaları
SGK’lıların emeklilik için gereken gün sayılarının yeterli olmaması durumunda, gün sayısını tamamlamak için askerlik borçlanması yapılabiliyor.
Askerlikte geçen sürelerin sosyal güvenlik açısından değerlendirilmesinde iki etkisi olmaktadır.
5510 sayılı Kanuna göre,  sigortalılığın başlangıç tarihinden önce askerlik yapanlar için askerlik borçlanması ile hem sigortalılığın başlangıç tarihi borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götürülmekte, hem de prim gün sayısı artmaktadır.
Bu nedenle askerlik öncesi SSK, Bağ-Kur, T.C. Emekli Sandığı (Özel Banka-Borsa Sandığı dahil) kapsamında bir işe girmemiş kişilerin askerlik borçlanması yapmaları emeklilik yaş ve günlerini öne çekmesi nedeniyle tavsiye edilir.
Ancak önce sigortalı olup, sonra askere gidenler (askerden önce sigortalı olanlar) içinse askerlik borçlanması yaptıklarında sadece prim gün sayısı artmaktadır. Emeklilik için gereken sigorta prim gün sayısı eksik olanların askerlik borçlanması yapmasında fayda bulunmaktadır.
Askerlik borçlanması yapılırken, kişinin asgari ücret ile asgari ücretin 6.5 katı arasında dilediği tutar üzerinden borçlanma yapması mümkündür. Sigortalının kendisinin belirleyeceği günlük kazancın yüzde 32’sinin, borçlanılacak gün sayısı ile çarpılması suretiyle hesaplanır.  
Mevcut asgari ücret (Günlük: 54,90 TL) dikkate alındığında, 18 aylık askerlik borçlanması yapan bir 4/a sigortalısı (SSK’lı), prime esas kazancı asgari ücretten seçerse, 1 günlük borçlanma 54,90 X 0,32= 17,57.-TL ve 540 günlük borçlanma 17,57x 540= 9.487,80 TL olacaktır. Bu borcun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekmektedir.
Tarım Bağ-Kur primlerinde son yedi yıla dikkat
Tarım Bağ-Kur primi ödeyenlere önemli bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Yatırılan son yedi yıl primin fazlası normal Bağ-Kur veya isteğe bağlı Bağ-Kur değil de, Tarım Bağ-Kur primi ise bağlanan maaş daha düşük oluyor.
Çünkü hem Tarım Bağ-Kur maaşında 2000 yılı öncesi için maaş hesaplaması bulunmuyor. Hem de maaş hesabında daha düşük basamak değeri olan Tarım Bağ-Kur basamağına ait göstergeler dikkate alınıyor. Bu hesaplama farklılığı nedeniyle emekli maaşları da yüzde 50-60 daha düşük oluyor.
RESUL KURT

İşverenler DİKKAT! Bunu İhmal Etmeyin, Denetimler Artıyor....

Bunu yapmayan işletmeler yandı! Maaşı bankaya yatırma zorunluluğunda sınır 5 işçiye iniyor. Denetim artacak. Sigortasız işçi çalıştıranların yıllık cezası kişi başı 60 bin TL’yi bulacak. Oysa bir işçinin masrafı destekle 3 bine iniyor


Türkiye'de bir süredir kayıt dışılık ile ciddi bir mücadele yürüyor. İstihdamda yüzde 50'leri bulan kayıt dışılık, yani sigortasız işçi çalıştırma oranı yüzde 30'lara kadar geriledi. Bu da yüksek çünkü, 5 milyona yakın kişinin sigortasız çalıştığını gösteriyor. İşte Sabah'tan Faruk Erdem'in kaleme aldığı makale:

"Benim 'gizli kayıt dışılık' diye adlandırdığım olayı da bunun içine katmak lazım. O da gerçek maaşın bordroda gösterilmemesi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, maaşların bankaya yatırılması konusunda sınırların daraltıldığını duyurdu. Şu anda 10 ve üstünde işçi çalıştıran işyerleri için bu zorunluluk var. Yeni düzenlemeyle sayı 5'e inecek. Ancak bankaya asgari ücret yatırıp kalanını elden verme hilesine dikkat etmek gerekiyor.

CEZAYA DEĞER Mİ?

Bir buluşmamızda Bakan Soylu, 2016'nın denetim yılı olacağını söylemişti. Denetimde sigortasız işçi tespit edilirse 1 yıl için 38 asgari ücret tutarında ceza kesiliyor. Üstüne ödenmeyen primler faizleriyle ekleniyor. Toplam rakam 60 bin liraya yaklaşıyor. Oysa asgari ücretli bir işçinin yıllık maliyeti 4.152 lira. Devlet her ay 100 lira da destek verince rakam 2.952'ye iniyor. Sigortasız işçi çalıştıracak kadar zenginseniz buyurun, cezaları ödeyin.

İŞÇİNİN MALİYETİ

1 aylık maliyet: 346.01 TL
1 yıllık maliyet: 4.152,12 TL
Devlet katkısı: 1.200 TL
Toplam maliyet: 2.952,12 TL

Staj sigortasının emeklilikte sayılması için çalışma başlatıldı

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, çırakların ve stajyer öğrencilerin çalıştığı dönemlerin emekliliklerine sayılması için çalışma başlattıklarını belirtti.


Bendevi Palandöken, konu ile ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamasında, "İş kazası ve meslek hastalığı ve hastalık sigorta primleri Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ödeniyor. Ancak, bu süreler ne yazık ki çırakların ve staj yapan öğrencilerin emeklilik süresinde hesaba katılmıyor. Bu haksızlığın giderilmesi için çalışma başlattık." dedi.

Çıraklık ya da mesleki staj yapılan sürelerin emeklilik hesabında dikkate alınabilmesi için çırakların geriye dönük borçlanmasına imkan tanınması gerektiğini ifade eden Palandöken, şöyle devam etti:

'BORÇLANMA İMKANI TANINMALIDIR'

"Askerlik süresinin borçlanmasında imkan tanındığı gibi çırak ve stajyer öğrenci olarak çalışmış olanların da borçlanmasına imkan tanınmalıdır. Şu an sigorta girişleri yapılmış, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından primleri yatırılmış olan çırak ve stajyer öğrencilerin çalıştıkları süreler emeklilik hesabında dikkate alınmıyor. Bu durum sosyal devlet ilkesine de aykırıdır. Çırakların ve stajyer öğrencilerin kısa vadeli sigorta kolları priminin ödendiği dönemlerin emeklilik hesabında dikkate alınması için çalışmalarımıza başladık."

Vergi Usulde İlanen Tebligat

Vergilendirme ilgili olup, hüküm ifade eden bütün vesikalar tebligata yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlularına, Limited şirket müdürlerine, Limited şirket ortaklarına, anonim şirket ortaklarına, anonim şirket yönetim kurulu üyelerine yazılı olarak tebliğ edilebilmektedir.


Diğer yandan, 7201 sayılı Tebligat Yasasının 51. madde hükmüne göre mali mevzuları ilgilendiren tebliğlerin kendi yasalarında açıklık bulunmayan hallerde tebligat yasası hükümlerine göre yapılabileceği belirtilmektedir.   Başka bir ifade ile, 213 sayılı VUK’a göre yapılamayan tebligatların 7201 sayılı Tebligat Yasasına göre yapılması mümkün bulunmaktadır.
Ayrıca hukukumuzda, vergilendirme işlemleri ile ilgili olarak e-tebligat yöntemi de ihdas edilmiş bulunmaktadır. E-tebligat yani elektronik ortamda tebliğ şekli VUK md.107/A hükümlerine göre düzenlenmiştir.
213 sayılı VUK’nun 21. maddesinde tebligatla ilgili hususlar düzenlenmiştir. Normal koşullarda mükellefin bilinen adreslerine 213 sayılı VUK’nun 93. ila 109. maddelerinde yer alan hükümlere göre tebliğ işlemi yapılmaktadır.
Vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bütün belgeler, mutlak surette vergi mükelleflerine veya ceza muhataplarına tebliğ edilmelidir.   213 sayılı VUK md.93 ila 109. maddelerine göre tebliğ yapılamayan durumlarda, “ilanen”   tebliğ yöntemi kullanılacaktır. İlan yoluyla yapılacak tebligatlar, posta ile kapalı zarf içerisinde tebliğ yapma olanaklarının tükenmesi hallerinde başvurulabilir.
Türkiye çapında “adrese dayalı” sayımlar nedeniyle TC kimlik numaralarına dayalı adres sistemi oluşturulmuştur. Bu ortak havuz sayesinde tebligatların kolaylaşmış olacağını söyleyebilir. Vergisel tebligatların PTT kanalıyla yapılması mümkün olmakla beraber, vergi dairesi bazı tebligatları kendi memurları eli ile (yoklama, icra, tahsildar memurları eli ile) yaptırabilir.
İlan yoluyla tebliğ yöntemi başlıca şu hallerde yapılabilmektedir.
a) Vergi veya ceza muhatabının adresinin vergi dairesi tarafından hiç bilinmemesi durumunda,
b) Tebligat muhatabının bilinen adreslerinin yanlış veya değişmiş olması ve bu yüzden posta yolu ile gönderilen evrakların geri dönmesi,
c) Mükellefin ikametgah veya iş yeri adreslerinde bulunmaması ya da adreslerini değiştirmesi,
d) Mükellefin TC kimlik numarasına göre bulunduğu adreste tebligat yapılmamış olması,
e) Anonim ve Limited şirketlerde sicil tasdiknamelerinde gözüken adreslerinde yapılan tebligatların sonuçsuz kalması,
f) Kooperatiflerde veya derneklerde bunlara yapılabilecek tebligatların herhangi bir nedenle kayıtlarda yer alan adreslerdeki bilinen adreslere gönderilen evrakların geri gelmesi ve dolayısıyla tebligatların gerçekleştirilememiş olması halleri,
g) Mükelleflerin bulundukları adreslerde geçici bir nedenle ayrılmış olması (tatile çıkma veya yurtdışında bulunma vs. nedenler),
İlanın şeklinin belirlenmesinde vergi aslı ve ceza tutarlarının toplamı değil, sadece vergi aslı tutarı dikkate alınır. Vergi aslı tutarı kanunda belirtilen haddi geçerse haddi geçen miktar esas alınmak suretiyle hem vergi aslı hem de buna bağlı ceza aynı şekilde ilan edilir.
Vergi aslına bağlı olmayan cezaların ilanen tebliğinde ise ceza tutarına göre ilanın şekli belirlenir.
İlan listelerinde mükellefin adı, soyadı (unvanı), vergi kimlik numarası, adresi, tebliğ edilecek vergi ve cezanın dönemi, nevi ve miktarı yer alır.[1]
VUK’nun 104. maddesinde belirtilen tutara göre ilanın şekli üç bölüme ayrılmıştır.[2]
Birinci bölüm; tebliğin konusu her biri için ayrı ayrı olmak üzere vergi veya vergi cezasının 1.600 TL’den az olması halinde,
a) İlan listesi tebliği yapan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır.
b) İlan listesinin bir örneği mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir. 
İkinci bölüm; tebliğin konusu her biri için ayrı ayrı olmak üzere vergi veya vergi
cezasının 1.600 TL ile 160.000 TL arasında olması halinde,
a) İlan listesi tebliği yapan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır.
b) Vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye sınırları içinde çıkan ve Basın İlan Kurumunca belirlenen bir veya daha fazla gazetede yayımlanır. (yerel gazete bulunmaması halinde vergi dairesinin ilanı yeterli kabul edilir.)
c) İlan listesinin bir örneği mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir.
Üçüncü bölümde ise; tebliğin konusu her biri için ayrı ayrı olmak üzere vergi veya
vergi cezasının 160.000 TL’yi aşması halinde;
a) İlan listesi tebliği yapan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır.
b) Vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye sınırları içinde çıkan ve Basın ilan Kurumunca belirlenen   bir veya daha fazla gazetede yayımlanır.
c) Türkiye genelinde yayın yapan ve Basın ilan Kurumunca belirlenen günlük gazetelerin birinde yayımlanır.
d) İlan listesinin bir örneği mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir.
İlanen tebliğin sonuçları; ilan üzerine mükellefler bir aylık süre içinde vergi dairesine kendileri veya vekilleri tarafından müracaat ederse yerinde, adres bildirirlerse bildirilen adrese posta ile tebliğ yapılır.
İlan tarihinden başlayarak 1 ay içinde, vergi dairesine müracaat edilmez veya adres bildirilmezse bir ayın sonunda tebliğ yapılmış sayılır.
VUK’nun 345 sıra nolu Genel Tebliği ile ilanen tebliğin esas ve usulleri ayrıntı olarak açıklanmıştır. İlan yazıları veya listesi vergi dairesinden tebliğ yapmaya mahsus divanname denilen ilan tahtasına asılmalıdır.[3]
Vergi dairesinin ilan koymaya ait yerine asılan ilanlar ilanı takip eden 15.gün ilan tarihi olarak baz alınacaktır.[4] Bu tarihten itibaren de 1 ay içinde mükellefin ilgili vergi dairesine başvurmaması veya tebligata uygun adresini bildirmemesi halinde; 1 aylık sürenin sonunda tebliğ yapılmış sayılacaktır. [5]

[1] Dnş. 4. D.nin, E:2008/2180-K:2010/4941 sayılı karar; “ihbarnameye ilişkin ilanen tebligatın usulüne uygun olarak tamamlanabilmesi için; kanun hükümlerine uygun olarak, normal ve mutad tebliğ usulleri denenerek sonuç alınamadığının kesin olarak belirlenmesi, daha sonra da ilanen tebliğ yoluna gidilmesi gerektiği” hakkında karar verilmiştir.
[2] İzmir 2. Vergi Mahkemesi tarafından verilen 23.2.2011 gün ve E:2011/101 sayılı YD kararında davacının beyan etmediği gayrimenkul sermaye iradının olduğunun tespiti üzerinde takdir komisyonuna sevk edildiği ve takdir edilen miktar üzerinden yapılan tarhiyatın posta yolu ile tebliğ edilmemesi üzerine ilanen tebliğ yoluna gidildiği; kesinleşen söz konusu kamu alacağının tahsili maksadı ile düzenlenen ödeme emrinin hukuka aykırı olduğu için yürütmesi durdurulmuştur.
[3] VUK 103. madde hükmüne göre tebligatın bilinen adreslerde yapılmaması durumunda ilan yoluyla yapılacağı, 104. maddesinde tespit edilen haddi aşmayan durumlarda ise ilanın vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahallinde yapılacağı ve gazetelerde yayımlanacağı, her iki halde de bir nüshasının en son ikametgahının bulunduğu muhtara göndereceği vurgulanmıştır. Konuyla ilgili İzmir 3. Vergi Mahkemesi tarafından verilen 8.4.2011 gün ve E:2010/1610-K:2011/555 sayılı kararda benzeri bir olay nedeniyle yapılan ilanen tebligat usule uygun olmadığı için mükellefçe açılan dava kabul edilmiş ve vergi dairesinin yapmış olduğu ilanen tebligat geçersiz addedilmiştir.
[4] Dnş. 4. D.nin, 21.02.1995 gün ve E:1994/3621-K:1995/816 sayılı kararda; “ilan yoluyla tebliğ mükellefiyet adresinin bilinmemesinde başvurulacak bir tebliğ şekli olup, adreste bulunmadığı usulüne göre tespit edilmeyen mükelleflere ilanen yapılacak tebliğ geçersizdir.” şeklinde karar verilmiştir.
[5] Yukarıda ilanın şekli bölümünde yapılan açıklamalar ile ilgili belli tutarın üzerindeki vergi veya ceza için ayrıca gazete ile de ilan yapılacak ancak gazete ilanı da ilan panosunda yer alacaktır.